Küf ve Mantarların Sağlık Üzerindeki Ciddi Tehditine Dikkat!

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Oğuz Kılınç, kapalı alanlarda oluşan banyo, mutfak ve diğer yerlerdeki rutubet kaynaklı küf ve mantarların, zatürre ve kalıcı akciğer hasarına zemin hazırlayabileceği konusunda uyardı. Prof. Dr. Kılınç, tıpta ‘hasta bina sendromu’ olarak bilinen bu olgunun ciddiyetine dikkat çekerek, “Küf ve mantarların solunması, mikrobik olmayan zatürreye yol açabilir. Bu durum, ihmal edildiğinde, tedavi edilmediği takdirde kalıcı akciğer sorunlarına neden olabilir” şeklinde konuştu.

Evlerdeki bu tür oluşumların çoğunlukla göz ardı edildiğini belirten Kılınç, gizli tehlikeleri ortadan kaldırmak için dikkat edilmesi gereken noktaları vurguladı.

“Hayati risk taşımakta”

Kapalı alanlarda iyi havalandırma ve rutubet kontrolü sağlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kılınç, küf belirtilerine işaret eden noktaları şöyle açıkladı: “Küf, kokusu ve yüzeylerdeki siyah veya mavi lekelerle kolaylıkla fark edilebilir. Duvarda kabarmalar ve boya arkasında oluşan pamuksu tabakalar, bu durumun en belirgin işaretlerindendir. Küf ve mantar özellikle kış aylarında daha yaygın gözlemlense de, diğer mevsimlerde de havaya karışma potansiyelini korurlar. Bu oluşumların önüne geçmek için kapalı alanların düzenli olarak havalandırılması gerekmektedir. Küf ve mantar barındıran yüzeyler yenilenmeli ve temizlik yapılmalıdır. Ayrıca, ortamın iklimlendirilmesi ile klima filtrelerinin belli aralıklarla değiştirilmesi de son derece önemlidir. Otel, alışveriş merkezleri ve hastanelerde kullanılan merkezi klima sistemlerinde dezenfeksiyon yetersizse, lejyonella bakterisi oluşabilir. Bu bakteri, havalandırma sistemlerinden solunum yoluyla yayıldığında bakteriyel zatürrelere yol açar. Erken teşhis edilmezse hayati risk taşıyan lejyoner zatürresi veya turist zatürresi gibi durumlar meydana çıkabilir” ifadelerini kullandı.

“İzmir’de hava kirliliği alarm veriyor”

Dış ortamda hava kirliliğinin insan sağlığına olan tehditlerine de dikkat çeken Prof. Dr. Kılınç, “Çevredeki kirleticiler ölçülebilir düzeyde mevcut. Örneğin; Partikül Madde (PM) 2,5 ve 10 gibi kirleticiler. Dünya Sağlık Örgütü, bu maddelerin belirli bir mikrogram seviyesine ulaşmaması gerektiğini saptamıştır. Ancak İzmir’de hava kirliliği, ocak ayı itibarıyla 15 mikrogram olması gereken PM 2,5 seviyesini 4 veya 5 kat aşarak, 80-100 aralığına ulaşmıştır. Bu kirleticiler yalnızca bronşları etkilemekle kalmaz, solunum yoluyla kana karışarak tüm organlara ulaşabilir ve kalp, akciğer, beyin gibi hayati bölgelere zarar verebilir” şeklinde uyarılarda bulundu.

Yorum yapın