Dijital dünya içerisinde zaman geçiren kişilerin, yoğun bir şekilde bağlı olduğu ancak duygusal olarak izole hissettiği bir yaşam tarzı, “kalabalık yalnızlık” olarak tanımlanıyor. Bu durum, bireylerin duygusal, zihinsel ve sosyal yaşamlarını derin etkilerle etkileyerek çeşitli hallere yol açabiliyor. Trafikte empati kaybı yaşayan bir birey, veya kalabalık yalnızlık öfkesini acımasızca akran zorbalığına yansıtan bir öğrenci olarak karşımıza çıkabiliyor. Benzer şekilde, iş yerlerinde meslektaşlarına mobbing uygulayan bir çalışan veya toplumsal olaylar sonucunda acılı insanlarla dalga geçen sosyal medya kullanıcıları da bu durumun bir parçasını oluşturuyor.
Klinik Psikolog Beril Eser Odabaşı, kalabalık yalnızlığın yalnızca bireysel bir durum değil, aynı zamanda yaşamsal bir toplumsal problem olduğuna dikkat çekti. Sözlerine şu şekilde devam etti: “Kalabalık yalnızlık, bireylerin sosyal ortamlarda var olmalarına rağmen, duygusal olarak izole hissetmelerini ifade eder. Bu hissiyat, bireylerin kaygı, stres, mutsuzluk ve öfke gibi pek çok duyguyu hissetmesine neden olabilir. Bu duygular derinleştiğinde, bireyler ailelerinden, arkadaşlarından ve iş çevrelerinden kopmaya başlar. Kopmanın, zamanla kişiyi gerçek bir yalnızlığa sürüklemesi mümkündür. Depresyon, anksiyete ve sosyal fobi trendi gibi psikolojik rahatsızlıklar bu yalnızlık hissinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Yalnızlık duygusunun sürekli hale gelmesi, aynı zamanda stres seviyelerini arttırarak sosyal becerilerin zayıflamasına neden olabilir ve bu durum ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu bağlamda, yalnızlık bir bireysel deneyimin ötesinde toplumsal boyutları olan bir meseledir. Dijitalleşme, yüzeysel sosyal bağlar ve hızlı yaşam tempoları bu hislerin artmasına katkıda bulunan unsurlar arasında yer alıyor. Toplum olarak daha derin sosyal bağlantılar inşa etmeye, yüz yüze etkileşimleri teşvik etmeye ve duygusal destek ağları kurmaya odaklanmalıyız. Aksi takdirde bu durum devam edecektir” şeklinde konuştu.
Odabaşı, sosyal medyanın ve dijital dünyanın bireylerin duygusal bağlarını zayıflattığına dikkat çekerek, “Sosyal medya, kişilerin hayatlarını yansıttığı ancak gerçek duygusal deneyimlerini paylaşmadığı bir platform haline geldi. Bu durum, bireylerin yalnızlık hissini pekiştirerek, sanal bağlantılara yönelirken gerçek duygusal bağların zayıflamasına sebep oluyor. Özellikle dijital çağda, çevrimiçi bağlantılar kurarken bireyler yüzeysel ilişkilere mahkum oluyor” ifadelerini kullandı.
Kalabalık yalnızlık duygusu ile başa çıkmanın yollarını şu şekilde sıraladı:
– “Duygusal Bağ Kurmak: Bu yalnızlık hissiyle başa çıkmada derin ve anlamlı ilişkiler kurmak son derece önemlidir. Bu sayede kişiler, yalnızlık hissini azaltabilecek sosyal bağlantılar geliştirebilir.
– Sosyal Destek Aramak: Aile, dost veya profesyonel destek almak, yalnızlık duygusunu hafifletebilir ve bu durumla başa çıkma yollarını öğrenmek için faydalı olabilir.
– Dijital Detoks: Sürekli olarak dijital ortamda vakit geçirmek; yalnızlık hissini artırabilir. Bu nedenle belirli zaman dilimlerinde dijital platformlardan uzaklaşmak, önemli bir adım olabilir.
– Fiziksel Aktivite: Spor ve yoga gibi aktiviteler, ruh sağlığını iyileştirirken yalnızlık duygusunu da hafifletir. Kısa yürüyüşler bile sosyal ilişkilere destek sağlar.
– Topluluk Etkinliklerine Katılmak: Gönüllülük faaliyetleri veya sosyal gruplara katılım, bireylerin toplumsal bağlarını güçlendirme fırsatı sunar.”